Ağrı, “doku hasarı ile ilişkili, hoş olmayan duyusal ve duygusal deneyim” olarak tanımlanmaktadır (Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği, 2014).
Beyin tarafından algılanabilen, vücuda yönelik tehlikenin değerlendirilmesiyle ilgili olan her şey, ağrıyı modüle etme kapasitesine sahiptir. Ancak ağrı her zaman hasarın bir sonucu değildir ve vücudu tehdit eden uyarıcı ve nosisepsiyonun yokluğunda da ortaya çıkabilir. Ağrı, beynin çok faktörlü ve birden çok mekanizmadan etkilenen çıktısıdır.
Ağrının hafızası var mı?
Ağrı nahoş bir duygudur ve dikkat gerektirir. Beynin tek bir ağrı işleme alanı yoktur. Bunun yerine nöromatriks adı verilen bir dizi nöral bağlantıdan oluştuğu düşünülmektedir. Ağrı matriksinin prefrontal korteks, insula, anterior singulat korteks, birincil ve ikincil duyu korteksleri ve talamustan oluştuğu düşünülmektedir. Her bireyin benzersiz bir ağrı deneyimi (benzersiz bir nöromatriks) vardır ve beynin ağrı bölgeleri fonksiyonel görüntülemelerde aktiftir.
Anterior singulat korteks, otonomik işlevlerden (kalp hızını ve kan basıncını düzenleyen) ve bilişsel işlevlerden (ödül beklentisi, karar verme, empati, dürtü kontrolü ve duygu) sorumlu. Kişinin “ne yapmalıyım?” düşüncesine neden olan eylem merkezi olarak tanımlanabilir. Ağrının duygusal tanımını sağladığı ve uygun yanıtı koordine ettiği düşünülmektedir.
Prefrontal korteks, frontal lobun bir parçasıdır ve özellikle karmaşık bilişsel davranışı planlama, kişilik ifadesi, karar verme ve sosyal davranışı yönetme ile ilgilidir. İnsula, beynin derin kıvrımlarında bulunur ve duygu ile eylem arasında bağlantı kurmada rol oynar. Bu işlevler, algı, öz-farkındalık, bilişsel işlev ve motor kontrolü içerebilir, yani vücudun fizyolojik işleyişini anlamada rol alır.
Talamus, bilinç, uyku ve uyanıklığın düzenlenmesi ile birlikte uzamsal duyu ve motor sinyalleri beynin diğer bölgelerine iletmede görev alır. Araştırmacılar hala ağrının nöroanatomisini araştırıyor olsalar da, beynin birçok bölümü ‘nöromatriks’ ile ilgili. Bu, herkesin ağrı deneyiminin neden bu kadar bireyselleştiğine ve ayrıca kronik ağrının neden ruh hali, bilişsel işlev, uyku düzenlemesi, sosyal etkileşim, benlik saygısı ve otonomik işlevler üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceğini açıklar. İşte tam da bu yüzden ‘biyo-psiko-sosyal bir yaklaşımla’ ağrı ile mücadele etmek gerekiyor.
Beynimiz deneyimlerimizi düzenlemek için anılar yaratır. Sinir bağlantıları, beynin çeşitli bölümlerinin birbirine bağlanması ile çıktı üretiyor. Ağrı çıktısı, nöromatriks tarafından oluşturulur. Ağrının nöroçıktılardan oluştuğunu söyleyebiliriz.
Aslında hayatta yaptığımız her aktivitenin bir nöroçıktısı var. İşte bazı örnekler:
- İşe giderken haftanın beş günü E-5 çevreyolundan çıkıp Mecidiyeköy Sapağından işe gidiyorsunuz. Sonra rastgele bir hafta sonu, aynı otoyolu sürmeye karar verdiniz ancak cadde kapalı olduğu için bir önceki caddeden çıkmanız gerektiğini söylediler. Sıklıkla meydana gelen ise bu bilgiyi unutup yine Mecidiyeköy Sapağına sapacağınızdır. E-5 çevre yolunu kullanmak ve Mecidiyeköy Sapağından çıkarak işe gitmek nöroçıktının aslında bir parçasıdır.
- Hiç eski erkek arkadaşınızı veya kız arkadaşınızı anında hatırlatan bir şarkı dinlediniz mi? Radyoyu başka bir şarkıyla değiştirebilirsiniz çünkü o kişinin size hatırlatılmasını istemezsiniz. Şarkı, o kişinin nöro etiketine iliştirilir. Şarkılar genellikle filmler, olaylar ve duygular gibi çeşitli anılara veya nöroçıktılara eklenir.
- Size anneannenizin mutfağını hatırlatan bir tatlı kokusu. Çocukken hissettiğiniz duyguları bile hissedebilirsiniz ve bir an için büyükanneniz size en sevdiği tatlıyı vereceği için vücudunuz geçmişinize bir geri dönüş yapar.
- Yağmurlu ve nemli havalar da ağrı etiketinin bir parçasıdır. Soğuk ve nemli havalarda dizini yaralayan insanlarla yaralamayanları karşılaştıran bir araştırma var. Dizlerini yaralayan kişiler, soğuk ve nemli havalarda daha fazla ağrı hissediyorlar. Bu, bu tür hava koşullarında ağrı etiketi aktive oluyor. Araştırmacılar, acı ve havanın hiçbir ilişkisi olmadığını buldular. Ancak birçok insan hava değiştiğinde acı çeker ve bu durum nöro etiket kavramıyla açıklanabilir.
- Birinin düştüğünü ve yaralandığını gördüğünüzde, olumsuz duygular veya acı verici bir tepki hissedebilirsiniz. Bu, ağrı nöroçıktılarından kaynaklanmaktadır.
Ağrının bir nöroçıktı ile ilişkilendirilebileceğini anlamak tedaviye yardımcı olur. Duygular da ağrı nöroçıktılarına bağlanabildiğinden ağrı sırasında duygusal hissetmek mümkün. Ağrı deneyimi sadece fiziksel değildir; buna duygusal ve psikolojik ruh hali de eşlik eder.
Daha fazla araştırma, ağrı dürtüleri tarafından kullanılan yolların, yalnızca beynin fiziksel duyumları deneyimleyen alanlarını değil, aynı zamanda duygu ve bilişle ilişkili olanları da heyecanlandırdığını göstermiştir. Ağrı sadece fiziksel bir deneyim değildir; biliş — yüksek farkındalık — ve duygu birlikteliği, acı deneyimine anlam yükler. Acının bu ek özellikleri, insanların acı verici bir deneyimin daha rafine anılarını yaratmasına yardımcı olur, bu da kişinin gelecekte tekrar etmesini engellemeye yardımcı olabilir.
Bununla birlikte, bilişsel zihin, ağrı anılarını oluşturmada yalnız değildir. Sinir sistemiyle ilgili araştırmalar, doku çıkarıldıktan sonra bile devam edebilen ağrı anıları oluşturabileceğini bulmuştur. Hayalet uzuv tablosu, ağrı uyarısı ortadan kalktıktan sonra bile zihnin ağrıyı deneyimleme yeteneğini nasıl koruyabildiğini gösterir. Çalışmalar, ampütasyon geçirmiş hastaların, doğuştan bir uzvunu kaybeden insanlardan çok daha sık hayali uzuv hissini deneyimleme eğiliminde olduğunu göstermektedir.
Ağrı hafızasının kalıcılığı, kronik ağrıyı hafifletme yollarının araştırılmasını sağladı. Kronik ağrıyı önlemenin en iyi yolu, ilk etapta ağrı anılarının oluşmasını önlemektir. Anestezi, ameliyat gibi amaçlı bir yaralanma sırasında bilinçli zihnin ağrı anıları oluşturmasını engeller. Yine de sinir sistemi kendi acı hatıralarını oluşturabilir. Tıp uzmanları, ameliyattan önce hastalara verilen ağrı kesicilerin kronik ağrı belleği oluşumunu önlediğini saptadılar.