Yaşadığımız teknolojik ve milenyum çağı ile birlikte Alzheimer hastalığının sıklığı son 30 yılda %150 oranında artış gösterdi.
Teknolojik gelişmeler sayesinde yaşam süresi uzadı ve demans riski de yaş ilerledikçe artıyor. 2010 yılında dünyada 524 milyon olan 65 yaş üstü kişilerin sayısının, 2030 yılında nerdeyse ikiye katlanarak 994 milyona, 2050 yılında ise 1.6 milyara ulaşması bekleniyor. Ülkemizde ise şu anda 65 yaş üzeri 8.5 milyon kişi var ve benzer şekilde yıllar içinde sayılarda artış bekleniyor.
Yaşlanma trendi kamu sağlığının başarısını gösterse de Alzheimer hastalığı ile ilgili krizi de beraberinde getiriyor.
Dünya Sağlık Örgütü Alzheimer hastalığının şu an için dünyada 55 milyon kişide olduğunu ve bu sayının 2030 yılında 78 milyona, 2050 yılında ise 139 milyona ulaşacağını belirtiyor. Ve her yıl Alzheimer hasta sayısına 10 milyon yeni vakanın eklendiği bildiriliyor.
Şu anda ülkemizde yapılan çalışmalara göre Alzheimer hasta sayısı 700 bine yakın ve 2030 yılında bu oranın 1.5 milyon civarında olacağı ön görülüyor.
Alzheimer hastalığının sıklığı neden bu kadar artıyor?
Alzheimer hastalığı aslında ciddi bir sağlık salgını ve son yıllarda DSÖ tarafından alarm hastalıklar arasında sayılıyor. Sıklık yaşam süresinin uzaması ile artış gösterdi. 65 yaş üstü nüfus arttıkça sıklıkta da artış görülecek çünkü her 5 yılda Alzheimer sıklığı 2 kat artıyor. Ancak yalnızca bununla da sınırlı değil eskiden Alzheimer hastalığına risk faktörü olarak birinci sırada yaşı sayardık ama artık ilk sıraya genetik yatkınlık almış durumda. Özellikle ailesinde erken yaşta Alzheimer olanlarda çok erken yaşta görülebiliyor. Ne kadar yaşta erken başlarsa ilerlemesi de o kadar hızlı oluyor.
Genç yaşta görülen Alzheimer olgularında aile öyküsü olması riski 2-4 kat artırıyor. Hastalığa yakalanma yaşı her geçen gün düşüyor. Çok yakında en genç Alzheimer vakası Çin’de 19 yaşında gençte tanımlandı. 30 yaş altındaki olgularda PSEN1 patolojik bir gen mutasyonu suçlanıyor ve ailesel Alzheimer hastalığına neden oluyor.