Alzheimer Hastalığı, yıllar boyunca sinir hücreleri ve sinir bağlantılarına zarar vererek yavaş yavaş hafızayı ve diğer düşünme becerilerini hasara uğratıyor. Genellikle 60’lı yaşların ortalarında ortaya çıkan belirtiler, zamanla kötüleşir ve ciddi zihinsel işlev kaybına yol açar. 65 yaş üzerinde 9 kişiden birinde görülen Alzheimer hastalığının yaş ilerledikçe sıklığı daha da artıyor.
Şu Anda Alzheimer Nasıl Teşhis Ediliyor?
Onlarca yıllık araştırmadan sonra, artık Alzheimer hastalığına bağlı hafıza problemlerinin, beyinde sessizce gelişen dejeneratif süreçlerin bir sonucu olduğunu biliyoruz. Dejeneratif süreçte önemli rol oynayan vücudumuza aldığımız toksin birikimi ve kontrolsüz şeker düzeyleridir. Bu süreçler, beyindeki amiloid ve tau proteinlerinin anormal birikiminden kaynaklanır ve bu protein kümeleri, Alzheimer hastalığının tanımlayıcı patolojik özellikleridir. İlk zamanlarda bu protein kümeleri, ölen hastaların beyinlerinde otopside tespit edilebiliyordu. Daha sonraları, beyin görüntüleme yöntemleriyle ve beyin omurilik sıvısından alınan örneklerle amiloid ve tau birikiminin tespiti sağlanmaya başlandı. Şu anda, Alzheimer’ın teşhisi için artık, pozitron emisyon tomografi (PET) taramaları ve omurilik sıvısından alınan örneklerle amiloid ve tau proteinleri ölçülerek bir değerlendirme yapılıyor. Ancak, PET görüntüleme oldukça maliyetli ve radyoaktif madde içeriyor. Omurilik sıvısı testleri ise invaziv, karmaşık ve zaman alıcıdır.
Günümüzde hekimler, hastanın kalp ve damar hastalığı veya şeker hastalığı riskini tahmin etmek için, basit bir kan testiyle kolesterol, hemoglobin A1c, insülin düzeyleri gibi değerleri kontrol ediyor. Test sonucunda da riski belirler, teşhisini koyar ve ona göre tedaviye başlar. Ancak Alzheimer hastalığı üzerine yapılan onlarca yıllık araştırmalara rağmen, teşhis koymak veya riski belirlemek için hala omurilik sıvısı veya PET taramaları gibi pahalı ve zahmetli testler kullanıyoruz.
Çok Yakında Alzheimer Teşhisi Kan Testiyle Yapılacak
Kan dolaşımı ile beyin arasında “kan-beyin bariyeri” dediğimiz bir yapı bulunur. Oldukça hassas bir geçirgenlik özelliği olan bu yapı, kanda dolaşan zararlı mikroorganizma ve toksik maddelere karşı beyni korur. Aynı şekilde, beyin-omurilik sıvısı da kanda dolaşan zararlı maddelere karşı korunur. Bu yüzden beyinde bir hastalık olduğunu düşündüğümüzde, kan dolaşımı yerine beyin-omurilik sıvısına bakarız, çünkü kan-beyin bariyeri nedeniyle beyindeki maddeler de kan dolaşımına direk geçmez. Bu nedenle, uzunca bir süre Alzheimer teşhisinin kan tahliliyle yapılabileceği, yani amiloid beta ve tau proteinlerinin kan dolaşımında belirlenebileceği düşünülmemişti. Ancak son yıllarda geliştirilen oldukça hassas teknikler kanda düşük miktarlarda bulunan beyin maddelerinin bile tespit edilmesini mümkün kılıyor. Artık bu hassas teknolojilerden yararlanarak Alzheimer için test geliştirme sağlanabildi.
Şu anda, onaylanmış bir Alzheimer kan testi bulunmuyor, çünkü araştırmalar çok yeni ve klinik çalışmaların tamamlanması yıllar sürüyor. Ancak çoğu çalışma için sona gelindi, bu seneden itibaren önümüzdeki yıllarda onaylanmış Alzheimer kan testleri kullanmamız mümkün.
Dünyada Alzheimer Kan Testi Araştırmaları Ne Aşamada?
Ruhr-Universität Bochum / ALMANYA-HOLLANDA
Aralarında Alman ve Hollandalı bilim insanlarının bulunduğu bir araştırma ekibi, geliştirdikleri İmmüno-Kızılötesi Sensör yardımıyla, 203 kişiden aldıkları kan testini kullanarak Alzheimer hastalığı riskini tahmin edebildi. Alzheimer Araştırmaları ve Tedavisi Dergisi’nde 24 Aralık 2020’de yayınlanan çalışmada, kanda Alzheimer hastalığı için bir biyobelirteç olan amiloid-beta (Aβ) proteinleri belirlendi. Araştırmaya göre, Alzheimer geliştirme riski, Aβ proteini olanlarda 11 ile 19 kat daha yüksek.
Harvard Tıp Fakültesi / ABD
Harvard Tıp Fakültesi ve Brigham Kadın Hastanesi’nden araştırmacılar, 27 Kasım 2020 Nature Communications dergisinde, tau proteininin bir parçası olan kandaki NT1 seviyelerinin bilişsel gerileme ve Alzheimer demans riskini öngördüğünü bildirdi. Araştırma ekibi, denemenin başında alınan kan örneklerinde daha yüksek NT1 seviyeleri olanların, gelecekteki Alzheimer hastalığı için 2.4 kat daha fazla risk olduğunu gösterdi.
Göteborg Üniversitesi / İSVEÇ
Bu ay içinde, Moleküler Psikiyatri, Beyin ve JAMA Nöroloji dergilerinde araştırmaları yayınlanan İsveç Göteborg Üniversitesi’nden bilim insanları, takip ettikleri 1113 katılımcının kanlarındaki tau proteininin (p-tau181) varlığını test ederek Alzheimer hastalığı riskini değerlendirdi. Herhangi bir hafıza yakınması olmayan kişiler arasında bile, gelecekteki Alzheimer hastalığı riskini tahmin etmek için kandaki p-tau181 miktarının doğru öngörü sağladığı bildirildi.
Washington Üniversitesi / ABD
Washington Üniversitesi’nden araştırmacılar, hafif bilişsel bozukluğu veya demansı olan 60 yaşından büyük 686 hastanın kanlarını analiz etti ve kan değerlerinden hastaların yüzde 86’sında beyin amiloid plak varlığını belirledi. Hatta 2020 Kasım ayında ABD ve Avrupa’da Alzheimer kan testini piyasaya sürdüler ve kullanıma başladılar.
Kaliforniya Üniversitesi / ABD
Kalifornia Üniversitesi’nden Dr. Adam Boxer liderliğindeki bir ekip, SİMOA adlı yeni bir kan testi tekniğinin tau değerlerini ölçmek ve Alzheimer hastalığının gelişimini tahmin etmek için kullanılıp kullanılamayacağını araştırdı. Sonuçlar 2 Mart 2020’de Nature Medicine’de yayınlandı. Ekip, Alzheimer hastalığı ile bağlantılı tau’nun değiştirilmiş bir versiyonu olan ptau-181’in kan plazmasındaki yoğunluğunu ölçtü. Ptau181’in kan seviyeleri, Alzheimer hastalarında sağlıklı akranlarına kıyasla yaklaşık 3,5 kat daha yüksekti.
Lund Üniversitesi / İSVEÇ – Kolombiya ve Arizona Üniversitesi / ABD
İsveç Lund, Kolombiya ve Arizona Üniversiteleri’nden uluslararası bir ekip, 1438 katılımcının kan örneklerindeki tau proteinin bir parçası olan ve Alzheimer hastalığı riskini belirleyen p-tau217’nin miktarını inceledi. Test, Alzheimer hastalarını diğer nörodejeneratif hastalıklardan MRI beyin taramalarından daha doğru bir şekilde ayırt etti ve PET taramalarına ve omurilik sıvısı testlerine benzer sonuçlar üretti. Alzheimer hastalarının kanlarında, vasküler demans ve Parkinson hastalığı gibi diğer bunama türlerine sahip olanlara göre 7 kat daha fazla P-tau217 olduğu bulundu.
Alzheimer Kan Testleriyle Neler Değişecek?
Taramalar, maliyetli ve zahmetli olması nedeniyle sadece belli yaşın üzerinde olan ve belirtileri bulunan hastalara yapılıyordu. Ancak kan testleriyle birlikte, çok daha fazla bir kitle için erken teşhis ve risk belirleme şansı olacak. Bu da hastalık ilerlemeden önlem almamızı sağlayabilecek. Ayrıca Mart ayında FDA’dan onay alacağı düşünülen, amiloid beta birikimlerini önleyen aducanumab ilacı kullanıma girmek için bekliyor. Ardından, çalışmaları yürütülen daha pek çok ilaç daha piyasaya sürülebilir. Bu gelişmelerin hepsi, erken teşhisi yapmamızı ve çok geç olmadan hastayı tedaviye başlamamızı sağlayacak.
Kan testlerinin diğer bir faydası, Alzheimer araştırmalarında olacak. Çünkü, araştırmalarda belirtisi olan ya da olmayan kişilerin taramaları çok zaman alıyor ve maliyetli oluyor. Ya da radyasyon içeren PET taramalarına ya da korkutucu gelen belden beyin-omurilik sıvı alımına gönüllü bulmak zorlaşıyordu. Ancak kan testleriyle sürdürülecek çalışmalar, klinik deneylerin maliyetinin en az yarı yarıya azalmasını ve daha fazla insan üzerinde çalışılabilmesini mümkün kılacak.