Başımıza bu kadar büyük işler açan aşk nedir? Neler oluyor bize? Aşkı bize şiirlerdeki gibi kalbimiz mi yoksa beynimiz mi yaşatıyor?
İnsanlık tarihinin en eski konularından biri aşktır. Şiirlere, kitaplara, resimlere, filmlere konu olur. Hatta uğruna savaşlar bile çıkmıştır. Peki, başımıza bu kadar büyük işler açan aşk nedir neler oluyor bize? Aşkı bize şiirlerdeki gibi kalbimiz mi yoksa beynimiz mi yaşatıyor?
Aristoteles kalbin tüm düşünce ve hislerin kaynağı olduğunu düşünerek, duyguların tamamen kalpte olduğuna inananlardan biriydi. Bugünkü modern tıbbın babası Hipokrat ise 2 bin 500 yıl önce “Duygular beyinden doğar” diyerek konuya belki de nokta atışı bir tespit gerçekleştirmişti.
Aşk beyinden diğer organlara giden sinyaller ile ‘doğuyor’ ancak kalp ve beyin arasında oldukça kritik bağlantılar var. Bu iki kıymetli organımız sürekli bir diyalog içinde ve duygular beynin kalbe gönderdiği sinyalleri değiştirebiliyor. Bunun yanı sıra beynin kalbe gönderdiği sinyallerden daha fazlasını kalp de beyne gönderiyor. Bu durum kalbimizin verdiği tepkileri ve bazı duyguların neden vücutta stres yarattığını açıklıyor.
KALP DUYGULARDAN NASIL ETKİLENİYOR?
Öfke, hayal kırıklığı, endişe ve güvensizlik gibi hisler kalp ritmini bozan etkiye sahip. Bu düzensiz ritimler, beyindeki duyguların işlendiği bölümlere gönderilir ve gerçek duygular yaratılır. Olumsuz duygular vücutta zincirleme bir reaksiyon oluşturuyor. Stres hormonu seviyeleri artar, kan damarları daralır, kan basıncı yükselir ve bağışıklık sistemi zayıflar. Bu duyguları sürekli yaşarsak kalbimizi ve diğer organlarımızı da zorlarız.
Sadece olumsuz duygular değil sevgi, şefkat, aşk, takdir gibi duygular da kalpte farklı bir ritim üretiyor. Bu olumlu duygular bizi stresten uzaklaştırırken kalp ve damar sistemimiz ile genel sağlığımız üzerinde olumlu etki yaratıyor. Yapılan birçok araştırmaya göre evli ve mutlu ilişkileri olan insanların yalnız olanlara göre kalp sağlığının daha iyi durumda olduğunu biliyoruz.
Peki, âşık olduğumuzda hızlıca çarpan kalp tansiyonumuzu yükseltiyor mu? Cevabı hayır. Aşk kan basıncını yükseltmek şöyle dursun dengeye gelmesini sağlıyor. Bunun nedeni ise âşık olunca salgılanan oksitosin hormonu. Yalnız ve sosyal ilişkileri zayıf olan kişilerde ise plak oluşumu, damar sertleşmesi ve hipertansiyon daha sık görülüyor.
AŞK ACISI NE YAPIYOR?
Aşkın sağlığa bir sürü faydası var ama aşk acısının da bir o kadar zararı. ‘Kırık kalp sendromu’ gerçekten olumsuz duygular nedeniyle oluşan bir hastalık. Kalp kan pompalamada yetersiz kalır ve genellikle geçici olan bu durum stres yaratan olayın etkisi azalınca normalleşir. Ancak bu duygular çok uzun süre kalpte stres yaratır ve azalmazsa kırık kalp sendromu sağlığımız için tehlikeli olabilir.
Tüm bu bilgiler ışığında karşımıza çıkan tablo şudur: Aşk sürecini beyin yönetir ama duygularla ilgili tüm sinyalleri toplayan kalp de beynin duygusal cevaplarında pay sahibidir. Aşk sürecinde karşılaştığımız üzüntülü, sıkıntılı durumlarla önce kalp ritimlerimizi sonra ruh halimizi ve beynimizin genel planlamalarını değiştirebiliriz. Ayrıca, aşk ile kalp ve damar sağlığı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Aşk, sevgi gibi güzel duygular, sadece beynimizin etki kapsamında değildir, kalp sağlığı üstünde de ciddi etkisi vardır.
ÂŞIK OLDUĞUMUZDA BEYİNDE NELER OLUYOR?
Sinirbilimciler, 2005 yılında çığır açtığı düşünülen bir araştırma gerçekleştirdi. Bu araştırmada, 2500 öğrenciye âşık oldukları kişinin fotoğrafı gösterildi ve bu sırada katılımcıların beyin MR’ı çekildi. Âşık oldukları kişiye bakanların beyninde kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan dopaminden zengin bölgeler aktif hale geliyor. Ayrıca beyindeki zevk ve ödül merkezi aktif oluyor ve beyinde alkol, uyuşturucu madde ya da sigara bağımlılığı ile çok benzer etkiler yaratıyor. Bu da karşıdakini ideal, mükemmel bir eş gibi görmeye neden oluyor. Vücutta ise avuç içi terlemesi, kalp çarpıntısı, yanaklarda kızarma ve karında kelebek uçuşması gibi çeşitli fiziksel ve duygusal tepkiler üretir.
AŞK İKSİRİNİ VÜCUT ÜRETİYOR
Âşık olduğumuzda dopamin, adrenalin ve nöroepinefrin gibi maddeler salgılanıyor. Bu vücudun kendi aşk iksiri. Dopamin, öfori hissi yaratırken, adrenalin ve norepinefrin, kalbin küt küt atmasından, sevgilinin yokluğunda huzursuzluk ve kaygı oluşturmaktan sorumludur. Beyin bu etkilerle çok kararlı ve inatçı bir şekilde âşık olunan kişiye ulaşmak istiyor.
Madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi birçok bağımlılığı yaratan ve beynin haz duymasıyla salgılanan dopamin aşkta da benzer bir etki yaratarak kopmayı zorlaştırıyor. Âşık olunan kişiden uzaklaşıldığında stres hormonu kortizol artıyor ve mutluluk hormonu serotonin ise düşüyor. Bu da aşkı yaratan ve sevgiliden uzak kalmayı engelleyen bir diğer kimyasal süreç. Kortizol, bir süre yüksek enerjili hissetmemize neden olarak uykularımızı kaçırır ve tatlı krizlerine yol açar.
Ancak ilişki devam ettikçe, beyin daha fazla serotonin üretmeye başlar ve başlardaki o takıntılı hal gittikçe azalır. Sonrasında, ilişki daha az heyecan verici olsa da serotonindeki artış, çiftleri uzun vadeli bir ilişki için hazırlayan, güven veren, ihtiyaç duyulan bir bağ kurulmasına yardımcı olur. Oksitosin (beynimizde orgazm sırasında salgılanan hormon) takıntıyı daha da hafifletir ve ilişkiyi istikrarlı bir hale getirir. Oksitosin ayrıca anne ile bebek arasındaki bağı da geliştiren, doğumdan sonra salınan bağ kurduran bir hormondur. Cinsel birliktelik ve cilde temas yoluyla salınan oksitosin, bağlanma duygularını derinleştirerek çiftlerin birbirlerine daha yakın hissetmelerini sağlar.