Sindirim sisteminiz ve beyniniz arasında çok güçlü bir bağlantı var. Araştırmalar, “bağırsak-beyin ekseninin”, yemeğinizi ne kadar iyi sindirebildiğiniz gibi birçok faktörü içerdiğini ortaya çıkarmaya başlıyor. Bu süreç aslında temel olarak asit bloke eden ilaçları yanlış şekilde kullandığımızda zarar verdiğimiz mide asidine dayanır. Çoğu zaman, mide asidi alakasız olarak görülüyor. Her mide sorunu yaşadığımızda asit bloke eden ilaçlara sığınıyoruz. Ama bunun ne kadar yanlış olduğunu ve beyninize bile zarar verebileceğini size anlatacağım.
Sindirim sırasında Yiyeceklerin yutulması mide asidi salgısını uyarır ve midenin hareketliliğini değiştirir. Midenin asidik olması, yutulan gıdanın içerdiği zararlı bakterileri öldürmeye yardımcı olur. Mide suyunun asiditesi, besinlerin daha sağlıklı sindirilmesini ve maksimum besin değerlerini kullanmamızı olanaklı kılar.
Mide asidini bastırmanın riskleri
2012 yılında FDA, Proton Pompa İnhibitörleri (PPI’ler) gibi mide asidini bloke eden ilaçların, tehlikeli bir enfeksiyona neden olabilen bakteri olan Clostridium Difficile riskini artırdığına dair bir uyarı yayınladı. Öyle ki 2020 yılında yapılan bir araştırma, asit bloke edici ilaçların demans geliştirme riskinin önemli ölçüde yüksek olduğunu bile gösterdi.
Midede asit üretimini engelleyen ilaçların beyni nasıl etkileyebileceğini düşünürken, bir adım geri gidelim ve mide asidinin sindirim sürecini gözden geçirelim.
Mide asidi
Sindirim büyük ölçüde, yemek yemeye tepki olarak hidroklorik asidin (HCl) salındığı midede başlar. Yiyecek mideye ulaştığında, mide duvarındaki kaslar kasılır ve bu yiyeceği asitle yıkanmasını sağlamak için karıştırır. HCl, amino asitlerden oluşan proteinleri peptit adı verilen daha küçük parçalara ayırmaya başlar. B12 vitamini protein taşıyıcısından ayrılır ve kalsiyum, magnezyum, demir gibi mineraller bağırsaklara ulaştığında emilebilecek forma dönüştürülür.
Yiyecekler bağırsaklara geçtikten sonra asit nötralize olur ve safra kesesinden ve pankreastan salınan enzimler ile sindirim süreci tamamlanır. Kısmen sindirilmiş protein parçaları olan peptitler, bağırsak duvarından emilmeden önce ayrı amino asitlere ayrışır. Kalsiyum, magnezyum, B12 ve demir emilir.
Sindirim sürecini anlayarak, midedeki ilk adımı atlamanın ne kadar problem yaratabileceğini görebilirsiniz. Yeterli asit olmadan, proteinler “sindirilmezler”, bu nedenle bağırsak enzimlerinin parçalayabileceklerinden daha büyük parçalar halinde bağırsaklara geçerler. Sonuç olarak, proteinler etkili bir şekilde sindirilmez ve amino asit bileşenleri emilmez. B12 vitamini ve mineral emilimi de zarar görür. Oysa bu besinler emilemeyince vücutta eksiklikleri başlar beyin zarar görür.
Mide asidi beyniniz için neden gereklidir?
Ruh halinizin, hafızanızın ve odaklanma yeteneğinizin çoğu, beyindeki sinyalleri ileten kimyasallar olan nörotransmiterler tarafından yönetilir. SSRI’lar (seçici serotonin geri alım inhibitörleri) ve SNRI’ler (serotonin ve norepinefrin geri alım inhibitörleri) adı verilen antidepresan ilaçlar, bu nörotransmiterlerin daha fazlasını beyinde tutarak çalışır. Bu nedenle, mutluluk ve memnuniyet duyguları yaratmak için daha fazla serotonin mevcuttur. Dopamin, epinefrin ve norepinefrin gibi diğer nörotransmitterler enerji, ödül ve motivasyon duygularından sorumludur. GABA, odaklanmış bir rahatlama hissi yaratırken, asetilkolin öğrenme ve hafıza ile bağlantılıdır. Mutlu, memnun ve odaklanmış hissetmeniz için tüm bu nörotransmitterlerin dengede olması gerekir. Peki Bu nörotransmitterler nereden geliyor? Nörotransmitterler, besinlerdeki vitamin ve minerallerin yardımıyla proteinin yapı taşları olan amino asitlerden yapılır. Bu bize mide asidinin beyin fonksiyonu için gerekli olmasının ilk nedenini söylüyor.
Sebep 1: Mide Asidi, Nörotransmitter Yapmak için Gerekli Besinlerin Sindirimi İçin Esastır
HCl olmadan proteinler yeterince sindirilemez ve emilemez. Bu, nörotransmitter yapma yeteneğinin tehlikeye girmesine neden olabilir. Ayrıca amino asitleri nörotransmitterlere dönüştürmek için bir takım vitamin ve minerallere ihtiyaç vardır. Bunların çoğu, mide asidi olmadan yiyeceklerden elde edilemez.
HCl eksikliğinden en fazla zarar gören vitamin B12 vitaminidir. Sinir sistemi B12 vitamini olmadan çalışamaz, bu da B12 eksikliğinin neden bu kadar çok yakınmanın nörolojik olduğunu ve bunama, hafıza kaybı, konsantrasyon güçlüğü, ruh hali değişiklikleri, uyuşma ve karıncalanma yakınmalarını açıklar.
Amino asitleri nörotransmitterlere dönüştürmek için çeşitli minerallere de ihtiyaç vardır, ancak özellikle iki mineral, yeterli mide asidi olmadan zayıf bir şekilde emilir: magnezyum ve demir.
Beyniniz, iyi şekilde çalışması için bu mikro besinlere ihtiyaç duyar. Asit bloke eden ilaçları uzun süre kullananlarda daha düşük B12, demir ve magnezyum seviyeleri, asit bloke eden ilaçlardaki artışla birlikte ruh hali, öğrenme ve nörolojik bozuklukların oranının hızla artması şaşırtıcı olmadığını gösteriyor.
Sebep 2: Mide Asidi Eksikliği bağırsak Mikrobiyotanızı mahveder
Amino asitlerin, vitaminlerin ve minerallerin emiliminin bozulması, vücudun yeterli nörotransmitter yapmak için ihtiyaç duyduğu besinleri almasını zorlaştırabilir. Ancak yetersiz HCl’nin sonuçları burada bitmiyor.
Mide asidi, proteinleri önceden sindirmeye ve B12 vitamini ile mineral emilimine yardımcı olmanın yanı sıra, mikrobiyota olarak adlandırılan bağırsakta bulunan iyi huylu bakterileri düzenlemeye de yardımcı olur. Yiyeceklerinizdeki, sizi hasta edebilecek zararlı bakteriler, midenizdeki güçlü aside ulaştığında öldürülür. İronik olarak, mide asidi bazı bakterileri öldürürken diğerleri için de ideal bir ortam yaratır. 2019’da World Journal of Gastroenterology’de yayınlanan araştırma, asit baskılayıcı ilaçların bağırsakta yaşayan bakteri popülasyonunda genel bir değişime neden olduğunu ortaya koydu. SIBO adını verdiğimiz hastalıkta aşırı büyüyen bakteriler, sistemik inflamasyonu destekleyen inflamatuar bileşikler üretir. Bu enflamatuar bileşiklerin, dysbiosis’in neden depresyon ve otizm ile ilişkili olduğunu açıkladığını düşünüyoruz.
Sebep 3: Sızdıran Bağırsak ve Sızdıran Beyine Yol Açan İnflamasyon.
SIBO’nun neden olduğu bağırsak tarafından üretilen iltihaplı bileşikler, bağırsak duvarını oluşturan hücrelerin iltihaplanmasına neden olur. Bu hücreler iltihaplandığında, besinler gibi küçük parçacıkların kan dolaşımına geçmesine izin verirken büyük parçacıkları bağırsaklarda tutan bir bariyeri artık koruyamazlar. Bu sendroma sızdıran bağırsak veya bağırsak aşırı geçirgenliği denir. Disbiyoz gibi, duygudurum ve psikiyatrik bozukluk riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.
Sızdıran bağırsak ve nörolojik sorunlar arasındaki bağlantıyı açıklayan önde gelen bir teori, beyni koruyan kan beyin bariyeri (BBB) adı verilen bariyer ile açıklanır. Bu bariyer barsak duvarına oldukça benzerdir. Sıkı bağlantılarla birbirine bağlanan tek bir hücre katmanından oluşur. Nutrients dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, sızdıran bir bağırsağa yol açabilen aynı iltihaplanma, sızdıran bir beyne de yol açabilir.
Bu nedenle, “bağırsak-beyin ekseni” adı mide asidi, disbiyoz, iltihaplanma, sızdıran bağırsak ve psikiyatrik nörolojik bozukluklar arasındaki bağlantıyı kapsar. Mide asidi düşman değildir, vücudumuz tarafından bir nedenle üretilir ve sindirim ve beyin sağlığı için gereklidir. Aslında, düşük mide asidine sahip olmak, çok yaygın hale gelen sindirim, ruh hali ve nörolojik bozuklukların kaskadı için genellikle bağırsak-beyin ekseninde başlangıç noktasıdır.