Organizmanın sağlığını dinamik dengesini sağlayabilmek için biraz esneklik şarttır. Yani kan akımı arttığında damar genişlemesi, stresli anda kortizol salınımı ve sonrasında tekrar düşürmek, inflamatuar sitokinleri hızlıca salgılamak ve kontrol altında tutmak gibi esneklikler gerekir. Yani bir yaylı sistem gibi düşünelim. Bu yay bir miktar esneyebilir sonra tekrar eski haline dönerek bir sonraki fizyolojik değişiklik için hazır olurlar. Bu yayın esnemesi bazen hızlı bazen yavaş bazen gün içi değişebilir. Ama bu esnemeden sistem yani vücut haberdardır.
Sinir sistemi endokrin ve bağışıklık sistemi entegre çalışır bunlara artık nöroimmunoendokrin sistem diyoruz. Çok aşırı uyaran olunca bu yayın geri dönüşü aksayabilir. İnsülin direncinden diyabete gitmek gibi. İnsülin direncinde kan şekeri normal olabilir ama yay esnekliği kaybı varsa sonuçta DM gelişecektir.
Şu anda ne düşünüyorsunuz, kendinizi nasıl hissediyorsunuz, bugün egzersiz yaptın mı, yanında oturan kişiden hoşlandın mı, bugün ne kadar kahve içtin tüm bu soruların cevabında hormon çalışması yatar. Sinir sistemi sürekli senin endokrin sisteminle iletişim halindedir.
Vücudumuz birbiri ile ilişki kuran 60 trilyon hücre taşır, bu vücut fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gereklidir. Bu iletişim hormonlar ve kimyasal taşıyıcılarla yapılır. Kanda dolaşan hormonlar hücrelere reseptör bölgeleri ile girer kilit açar gibi. Hormonlar birbirleri ile senkron şeklinde çalışır. Hormon düzeyleri doğru ise vücut sistemi düzenli çalışır. Denge kaybolursa sorun başlar. Hormon dengesi yediğimiz besin, yaptığımız egzersiz, vücuda giren toksinler, stres düzeylerimizle ilişkilidir. Bu faktörlerin hormonları nasıl etkilediği ve adrenal denge yaşamsal öneme sahiptir. 13 kişiden birinde hipotiroidi var, kadınların yüzde 75’inde PMS var, %74’ünde uyku sorunu var. 30 yaş sonrasında 4 kişiden birinde abdominal yağlanma veya insülin direnci var.
Yaş ilerledikçe hormon düzeyleri dalgalanır ve düşmeye başlar. Ve menopozda hormon dengesizliği başlar. Sağlıksız yaşam şekli de hormonal azalmayı hızlandırır.
Hormonlarımız salınarak vücuda kan yolu ile dağılarak mesaj ileticisi olarak görev yaparlar. Vücudun dengesi hormonlarımıza sıkı bağlıdır. Endokrin sistem ve sinir sistemi aynı hedef için çalışırlar. Kimyasallarla diğer hücreleri etkilerler (hormonlar ve nörotransmitterler). Vücutta homeostaz bozulduğunda hormonlar dengeyi düzene sokarlar. Homeostazisin sağlanmasında en önemli hormon hangisi derseniz tiroid hormonudur. Tiroid bezi en geniş endokrin bezdir. Hücrenin metabolik aktivitesini artırırlar. Tiroid hormonu tiroksin ve iyodin 2 komponentten oluşur. İyodin eksikliği tiroid bezinin genişlemesine neden olur. Hücrelerde oksidatif metabolizmayı stimule eder. Oksijen tüketimini artırır metabolizmayı hızlandırır. Tüm hormonlar içinde en önemli hormon tiroid hormonudur. Tiroid hormon etkisi olmadan diğer hormon üreten bezler düzgün çalışamaz. Vücut enerjisi ve metabolizmayı kontrol eder.
Vücut fonksiyonlarının düzgün yapılabilmesi için organ ve vücut bölümlerinin birbirleri ile iletişimde olmaları çok önemlidir. Nöroendokrin sistemde sinir sistemi nörotransmitterlerle hızlı iletileri sağlarken hormonal sistem kan yolu ile yavaş iletişim sağlıyor. Endokrin sistemde hormonlar kanla taşınır bazıları hedef organlara giderken bazıları tüm doku ve organlara giderler. Her bir hormon için hedef hücreler o hormonlara ait özel bağlanma bölgeleri ile (reseptörler) ilişkilidir.
Hipotalamus beyinde çok küçük bir bölgededir ve vücut fonksiyonları yeme içme seksuel disfonksiyon ve davranışlar, kan basıncı ve kalp hızı, vücut ısısı dengesi, uyku uyanıklık siklusu, emosyonel durum (korku, ağrı, mutluluk) sağlar. Hipotalamus sinir ve endokrin sistem arasında bağlantıyı sağlar. Hipotalamus ve diğer beyin alanları arasında bilgi alışverişini sağlayan NT denen elektrokimyasal iletişim sağlayan moleküllerdir (Dopamin, GABA, NE, Glu, Serotonin). Beynin integratif merkezi hipotalamustur. Vücuttan toplanan tüm veriler iç ve dış ortamdan gelen ağrı, elektrolit dengesizliği, ruh hali hepsi hipotalamusta toplanıp işlenir ve değerlendirilir. Beyine bazı maddeler geçebilir bazıları geçemez. Burada kan beyin bariyeri denen yapı vardır. Hipotalamus çok ilginç bir konumdadır bir kısmı bariyer içinde bir kısmı bariyer dışında kalır. Böylece hem beynin içinde hem de dışındadır. Hipotalamus korteks ve amigdala gibi üst merkezlerle ilişkidedir. Beslenme iştah seksüel emosyon kontrol eder. Hipotalamus ne tür olursa olsun bir tehdit algıladığında hemen hipofizden ACTH salgılatır ve beyin sapında lokus seruleus ateşleme sistemini uyarır. Bu ateşleme sistemi direk adrenal medullayı uyarır. Adrenal bez beynin kana yakın şubesi gibi, hızlı madde salar. Stres anında nabız hızlanır nefes alma sıklaşır. Kanımız direk olarak gerekli organlarımız olan beyin kalp ve kaslara enerji lazım. Kortizol yıkıcı bir hormon ne geçerse eline yıkar glukoza çevirir ki kan şekeri yükselsin beyine yakıt lazım. Bu stres yerinde ve kısa süreli normaldir. Sıkıntı stresin kronikleşmesinde yatıyor. Kortizol salınımı sabah en yüksek düzeyde gece yatarken en düşük düzeydedir. Derin uyku tamir ve yenilenme işi uyanma ile biter vücut yeni bir günü karşılamaya hazır olmalı uykudan uyanıklığa geçiş de bir stres tüm vücut çalışmaya başlıyor kortizol artıyor.
Büyüme hormonu: vücut büyüme ve gelişmesinden sorumlu, kemik büyümesi, iç organların büyümesi, yağ doku bağ doku endokrin bezler kaslar üreme organlarının gelişmesini sağlar. Aynı zamanda karbohidrat yağ protein metabolizmasında etkilidir. Kas ve yağ dokusunun glukoz alımını azaltarak kan glukoz değerlerini artırır. Kanda aminoasistlerin hücre girişini artırır ve yağ dokusunda lipid yıkımını stimule eder. İnsülin like GF karaciğer ve böbrekten üretimini stimule eder ve büyüme prosesinde önemli olan DNA üretimi ve hücre bölünmesinden sorumludur.
Büyüme hormonu özellikle stres durumunda, aşırı egzersizde, ağrı, korku, kan şekeri düşükse ve uyku derin evresinde salınır. Proteinli besinler büyüme hormonunu aktive eder. Ama sürekli büyüme hormonu alan insanlarda protein kullanımı artacağı ve glukoz kullanımı azalacağı için hiperglisemi ve DM gelişir. Alkol kullanımı ise büyüme hormonu ve insülin like GF düzeylerini azaltır.
Prolaktin meme gelişimi ve laktasyon üretimi başlatılmasında önemlidir. Erkeklerde prolaktin görevi tam bilinmiyor ama fazlalığı seks isteğini azaltır ve impotansa sebep olur. Emziren kadınlarda bebeğin emme isteğine göre salınımı artar. Dopamin prolaktin salınımını inhibe eder.
Östrojen kadınlarda her gün, progesteron 15 günde bir yapılır. Sadece östrojen hormonu alanlarda progesteron almadıkları için denge bozulur. Kanser riski artar. Östrojen kadınlarda kolin asetiltransferaz enzimini artırır, beyin kan akımını artırır ve beynin oksijen ve glukozu kullanmasını artırır. Alzheimer hastalığını önler. İnsülin sensitivitesini düzeltir. Vücut ısısını regüle eder. Uykuyu düzeltir. Kan akımını düzenler, HDL yi artırır, enerjiyi artırır. Kolon kanseri riskini azaltır. Birçok kadın progesteron kaybı ve östrojen fazlalığını menopoz öncesi yaşar. Östrojen fazlalığı depresyon, anksiyete kilo alımı, sinirlilik başağrısı, uyku bozukluğu yapabilir. Kahve sigara östrojeniğ artırır kendinizi sinirli hissedersiniz. Artan östrojen aynı zamanda meme ve yumurtalık kanserinde sıkıntı yaratır.
Erkeklerde östrojen problem teşkil eder. Yaş ilerledikçe aromataz enzimi üretimi ile östrojen artış gösterir. Mesela bazı kolesterol, tansiyon, antidepresan ilaçlar östrojeni artırabilir. Bu artış direk kalp hastalığı riskini de artırır.
Progesteron yumurtalık ve adrenal bezde yapılır. Gebelikte de plasentada üretilir. Sakinleştirici etkisi, sağlıklı beyin, kemik desteği, doğal diüretik, yağ yakıcı ve kanser koruyucu özellikleri vardır. Progesteron azalması kişiyi sık doktora getirir. Depresyon, anksiyete, mood dalgalanmaları, ağrı, uykusuzluk, HDL düşüklüğü. Stres progesteronu azaltır. Antidepresanların kendisi de progesteronu azaltır.
Tiroid hormonu: Tiroid hormonu vücut regülatörüdür. Aslında 3 tiroid tipi var: T2, T3 ve T4. T2’ye her zaman bakamıyoruz. T2 kas metabolik hızını ve yağ dokusu metabolik hızını artırır. Tiroid bezinden salgılanan hormon esas T4 (%93) dür, %7 T3’dür. T4 etki göstermek için T3’e dönmelidir. T4 ya T3’e ya da reverse T3’e dönecektir. T3, T4’den 4 kat etkilidir ama reverse (r) T3 ise T3’ün antagonistidir. Tiroid hormonu, T3 metabolizmanın gaz pedalı metabolizmayı hızlandırır. rT3 ise fren pedalıdır. Örneğin açlık durumunda metabolizma yavaşlaması için rT3’e çevrim olur. Yani açlık aslında metabolizmayı yavaşlatır. Kortizol TSH baskılar ve T3’e dönüşünü durdurur ve rT3’e döner. Yani stres yanıtı başlar. T4 den T3’e dönüş için selenyum önemli yardımcı, ama T4’den rT3’e dönüş için yardımcı lazım değil yani gaz pedalı için besin iyi olması lazım ama fren için şart değil. Selenyum eksikse rT3 baskın olur. Yani sen istediğin kadar tiroid hormonu ver T3’e dönmeyecektir. Yani tiroid hastası diye hormon verdiğinizde beraberinde selenyum varlığı çok önemlidir. Biz şimdi hipotiroidi hastasında T4 veriyoruz. Kanda T3, T4 ve TSH bakıyoruz. İlaç dozunu TSH’ya göre ayarlıyoruz. Ama klinik olarak hasta daha kötü. Çünkü çoğunlukla rT3 bakmıyoruz. Ve bir de o hastanın kendi normal değeri ne ona bakmıyoruz. Tiroid düşmesi; depresyon, kabızlık, BA, tırnak kırılması, kuru cilt, adet düzensizlikleri, saç dökülmesi, anksiete, panik atak yapar. Hafıza, seksüel ilgi, soğuk intolerans, soğuk eller, uykusuzluk, halsizlik, düşük vücut ısısı yapar. Tiroid hormonu kas metabolizmasını etkiler ama kas yapımında rolü yoktur. LDL azalır. Betabloker, OKS’ler, lityum, fenitoin, teofilin tiroid hormonlarını bozar. Tiroid bez stres üzerine direk etkilidir. Genel metabolik hızı artırır. Tirozin-triptofan-5HTP-Serotonin-Melatonin
5HTP-dopamin-NE-Epinefrin
Melatonin htriptofandan serotoninden yapılır. Sentez ve salınımı sirkadiyen ritm gösterir. Karanlıkta artar aydınlıkta baskılanır. Mesela kış aylarında hava karardığından melatonin artar serotonin azalır. Bu da depresyonu tetikleyebilir. Biyolojik saati korur ritmi ayarlar uyku ritmi ve vücut ısısının ayarlanmasını sağlar. Antiinflamatuar ve antikanserojen etkilidir. Lipofilik özelliği ile en güçlü antioksidandır. LDL kolesterolü azaltır. Enerji metabolizmasında rol alır. Yaşlanma ve gece çalışanlarında uyku azalmasına bağlı melatonin yetersizliği insülin direnci ve glukoz intoleransını indükler obeziteye neden olur.
Dopamin zevk merkezidir. Ödüllendirme aktivitelerinde, yemekte, seks ve zevkli şeylerde salınır. Uyanıklığı, yaratıcılığı, dikkati artırır. Motor fonksiyonlar ve kas gücünü kontrol eder. Dopamin azlığı Parkinson yapar, huzursuz bacak hastalığı yapar, depresyon yapar. Ama dopamin fazlalığı da bağımlılık davranışları yapar, kumara bağımlılık gibi paranoya şüphecilik artar.