Fast-food’a dayalı gıda endüstrisi, hareketsizlik, masa başı çalışma koşulları derken obezite çağımızın en sık telaffuz edilen kavramı oldu. Bilinçsizce yapılan diyetler, gidilmeyen spor kulübü üyelikleri, detoks kampları, diyet hapları, onlarca kilo vermeyi vadeden diyet reçeteleri de obezitenin karşısında biriktirdiğimiz cephaneliğimiz haline geldi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2022 Avrupa Obezite Raporu’na göre Türkiye’nin de dahil olduğu bölgede yetişkinlerin yaklaşık yüzde 59’u aşırı kilo veya obezite sorunu ile karşı karşıya. Resmi kaynakların verilerine göre, tüm dünyada obezite yoğunluğu giderek artış göstermiş ve bu yoğunluk 1975 yılından bu yana üç katına ulaştı.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanan obezite, tüm dünyanın alarma geçtiği ve artık bir hastalık olarak kabul edilen küresel bir sağlık sorunudur. Dünyada, fazla kilo ve obezite yüzünden her yıl en az 3,4 milyon insan hayatını kaybediyor.
Fazla kilolu ve obez olmak; hipertansiyon, hiperlipidemi, kalp-damar hastalıkları, inme, Tip-2 diyabet, bazı kanser türleri, kas-eklem hastalıkları ve solunum sistemi hastalıkları gibi pek çok sağlık sorunu riskini de artırmaktadır.
Kilo verememenizin sebebi bilinç altınız olabilir!
Obezite nedenleri arasında yetersiz/dengesiz beslenme ve fiziksel aktivite eksikliği gösterilse de asıl sebep bilinçaltımızda gizli. Zihin, bilgileri hem bilinçli hem de bilinçsiz olarak işler. Bilinç; aklın, anlayan, kavrayan, eleştiren, yargılayan yüzde birlik kısmını oluştururken, bilinçaltı, farkında olmadığımız yüzde 99’luk kısmından sorumlu.
Sağlıklı olmak için spor yapmamız gerektiğini, beslenmemize dikkat etmemiz, stresten uzak durmamız gerektiğini hepimiz biliriz ama birçoğumuz uygulayamayız. Bilmek yetmediği için yeme davranışındaki kusurları bilinçaltı çalışmalarla ortaya koymak ve bilinçaltını ikna etmek gerekir.
Unutmayın ki şef bilinçaltıdır. Bilinçaltını ikna etmeden verdiğimiz her kilo geri alınmaya mahkumdur.
Bir türlü kilo veremiyorsanız sorun bilinç altınızda
Birçok bilim insanı obeziteyle ilgili ortak bir paydada bir araya geliyor; “Aşırı yeme vücudun değil, bilinçaltının bir sorunudur.” Bilincimiz buzdağı gibidir. Buzdağının görünen kısmını bilinç olarak düşünürsek, suyun altında kalan kısmını ise bilinçaltı ya da bilinçdışı olarak kabul edebiliriz. Bu bağlamda aşırı yeme ve bilinçaltını birlikte ele almaya çalışalım. Yemek psikoloji açısından bakıldığında çok rahatlatıcı ve tatmin edici bir eylemdir. Çocukların dünyasının göz önünde bulunduracak olursak; incinme ve duygusal acı yeme refleksini tetikler.
Çocukluk döneminde alay edilme ve zorbalığa uğrama, reddedilme, terk edilme, duyulmama, akranlarından farklı olma yeme ihtiyacını daha da pekiştiren sorunları beraberinde getirir. Yaşadığı duygusal travma ve boşlukta çocuk, abur cubura yönelerek ve aşırı yemeye ihtiyaç duyarak tatmin olur ve bu şekilde yatıştırır kendisini. Bir nevi savunma mekanizması oluşturur.
Bazen biz yetişkinlerin de kendi kabuğumuza çekilme ihtiyacı duyduğumuz gibi çocuk, üzerine yiyecekten bir battaniye örtmek ve saklanmak ister.
Yeme ihtiyacı ilk başlarda çok büyük sorun gibi görünmeyebilir ama ilerleyen dönemlerde depolanan yüksek miktarda kalori hızla kilo alımına yol açar.
Sürekli tekrarlanan yeme eylemi vücutta yağın ve şekerin depolanmasına bu da obeziteye ve obeziteye bağlı sağlık sorunlarına neden olur.
Bilinçaltı; tüm davranışlarımızı ve ihtiyaçlarımızı, özellikle yeme alışkanlıklarımızı programlama yoluyla düzenlemekten sorumludur.