Kalp, akciğerlerden gelen temiz kanı atardamarlar ile vücuda, vücuttan gelen kirli kanı ise toplardamarlar aracılığı ile tekrar akciğere pompalarken, damarlar üzerinde basınç oluşur. Damar içindeki bu kan basıncına tansiyon diyoruz.
Kan basıncı, sistolik ve diastolik olmak üzere ikiye ayrılır. Kalp, her kasılmasında kanı pompalar, sonra da kanın yeniden dolması için istirahat haline geçer. Kalp, kanı pompaladığında oluşan atardamar duvarındaki en yüksek basınca sistolik kan basıncı yani büyük tansiyon, istirahat halinde oluşan en düşük basınca ise diyastolik kan basıncı yani küçük tansiyon diyoruz. Bu basınçların ölçüm birimi mm cıva (Hg) olarak ifade edilir.
1980’li yıllarda, sistolik kan basıncının 140/90 mmHg’yi aşana kadar tedavi gerekmediği düşünülüyordu. Fakat kişilerin bu kadar yüksek kan basıncına sahip olmalarının ne kadar doğru olduğu çok tartışıldı. Buna karşın bazı hekimler, kan basıncını 120/80 mmHg altında tutulması gerektiği konusunda ısrarcıydı. Fakat tıbbi kurumlar 140 mmHg büyük kan basıncını “normal” olarak görüyor ve yaş ilerledikçe kalp krizi, inme ve böbrek yetmezliği gibi hastalıkların ortaya çıkmasını da “normal” karşılıyordu.
Kan basıncının 120 mmHg’nin altında olması ideal
2010 yılında geniş çaplı bir çalışma başlatıldı. Amaç, kan basıncı normal değerlerini 120 mmHg’nin altında tutmanın, mevcut 140 mmHg standardından üstün olup olmadığını değerlendirmekti. SPRINT adı verilen bu çalışma, 2015 yılında New England Journal of Medicine’de yayınlandı ve büyük yankı uyandırdı. Çalışmada 50 yaş üzerinde 9 binden fazla kişi yer aldı. Çalışmanın sonucunda kan basıncı 120 mmHg altına düşürülmesinin ölüm riskini %27, kalp ve damar hastalığı görülme riskini %43, kalp yetmezliği riskini %38 azalttığı gözlendi.
Kalp hastalıkları Türkiye’de önde gelen ölüm nedenidir ve her yıl yaklaşık 160 bin kişi hayatını kaybetmektedir. SPRINT çalışmasıyla kanıtlanan kalp ve damar hastalıklarında yüzde 43’lük düşüşün ardından kardiyologlar arasında yaygınlaşan eski uygulamalar, yeniden sorgulanmaya başlandı. Tüm bu karmaşayı ortadan kaldıran Amerikan Kardiyoloji Derneği, 2017’de yeni bir hipertansiyon kılavuzu yayınlandı. Yeni kılavuz, normal sistolik tansiyonun 120 mmHg’nin altında olması gerektiğini bildirdi.
Elli yaş ve üstü kişilerin büyük çoğunluğu hipertansiyon olarak tanımlanan yüksek kan basıncına sahiptir. Yüksek kan basıncı damar zarına, böbreklere, gözdeki hassas yapılara hasar verebilir.
Amerikan Kardiyoloji Derneği’nin yayınladığı yeni hipertansiyon kılavuzlarına göre hipertansiyonu olan çoğu insan risk altındadır. Kalp ve damar hastalığı riski taşıyan kişilerin, normal tansiyona sahip olup olmadıklarını sık sık gözden geçirmeleri gerekmektedir.
Sağlıklı kişilerin kan basıncı ölçümlerini düzenli ve doğru olarak takip etmesi için çaba göstermeleri, yüksek tansiyonun kontrolünü kolaylaştıracaktır. Çünkü uzun süre hipertansiyon sorunu yaşayan ve daha sonra kan basıncı düşürülüp tedavi edilen kişilerin bile damar hastalıkları riski taşıdığını biliyoruz. Günün çoğu saatinde tansiyonunuzu normal seviyelerde tutsanız da ara sıra artan kan basıncının damarlarda meydana getirdiği zararı telafi edemezsiniz. Bu yüzden günün farklı zamanlarında tansiyonun evde ölçülmesi ve izlenmesi önemlidir.
Kan basıncını sağlıklı bir şekilde düşürmek için pratik adımlar
Normal tansiyonu 120 mmHg’nin altında kabul eden Amerikan Kardiyoloji Derneği, hastaların her kontrolde tansiyonlarının ölçülmesini önermektedir. Kan basıncını düşürmeye yönelik yapılan tedavilere kapsamlıca bakıldığında hipertansiyon hastalarının tedaviye verdiği yanıtlar bireysel değişkenlikler gösterir. Bazı kişiler günlük iki tane ilaca ihtiyaç duyarken, bazılarının ise sadece kan basıncının yükseldiği durumlarda (örneğin kafein tükettikten sonra veya stresli olaylar altında veya günün / gecenin belirli zamanlarında) ilaçlarını almaları gerekir. Sürekli takip edilen tansiyon ile; fiziksel aktiviteyi arttırma, kilo verme, ilaç dozunun kesin kontrolünü sağlama ve sağlıklı diyet gibi yaşam tarzı değişikliklerinin kan basıncı üzerindeki etkileri çok fazladır.
Kan basıncınız yüksek ve siz 120 mmHg aralığına indirmeye çalışıyorsanız, bunu biraz kilo vererek, diyetinizi zenginleştirerek, egzersiz yaparak ve en önemlisi uykunuzu düzene koyarak gerçekleştirebilirsiniz. Tabi bunun yanı sıra birçok insan, normal kan basıncı hedeflerine ulaşmak için reçeteli ilaçlara ihtiyaç duyar. Bu ilaçların, sadece kan basıncını güvenli bir şekilde düşürmekle kalmayıp aynı zamanda damarların iyileştirilmesi gibi diğer faydaları da beraberinde getirdiği için kullanılması önerilir. Eğer yaşamınızda yaptığınız küçük değişikliklerle; yani diyet, egzersiz ve aldığınız takviye besinlerle tansiyonunuzu 115/75 mmHg gibi normal bir aralıkta tutuyorsanız, reçeteyle satılan ilaçlara ihtiyacınız yoktur. Fakat tansiyonunuz 120 mmHg’nin üzerinde devam ediyorsa doktorunuzun önerdiği ilaçları mutlaka kullanmalısınız.
Kan akışı ve beyin
Ancak tüm bunları söylerken şu da var ki hızlı bir şekilde tansiyonun düşürülmesi, ileri yaştaki kişilerde sorun yaratabilir. Uzun zamandır devam eden 120 mmHg’nin üzerindeki sistolik kan basıncı değerleri, homosistein ve trigliseritler gibi kandaki risk faktörlerini artırmakla beraber, damar duvarına zarar verebilir. İleri yaştaki kişilerin beynine yeterli oksijen girdiğinden ve böbreklerinin atık ürünleri yeterince temizlediğinden emin olmak için standart tansiyon değerlerinden daha yüksek bir kan basıncına sahip olmaları gerekir. Önceden damar hastalığı olan kişiler, beyin gibi kritik organları yeterince besleyebilmek için daha yüksek kan basıncına ihtiyaç duyarlar.
Yani bu kişiler için, kanın vücut boyunca tüm kritik organlara ve dokulara ulaşabilmesi adına normalden daha yüksek kan basıncına ihtiyaç vardır. Bu yüzden ileri yaştaki kişilerde, kan basıncının yeni standart olarak tanımlanan 120 mmHg altında bir değere inmesi, uygun olmayabilir. Kişinin kan basıncını düşürürken, ani baş dönmesi, bellek sorunları, sersemlik ve denge kaybı gibi yakınmaları dikkate almak gerekir. Yaban mersini, kiraz, elma, soğan, yeşil çay gibi bitkisel polifenolleri içeren sağlıklı diyetler, beyinde kan dolaşımının korunmasına ve iyileştirilmesine yardımcı olur.
Sağlıklı bir erişkin beyni, dakikada kalpte pompalanan kanın %20’sini kullanır. Bu yoğun kan akışı, karmaşık bir organ olan beyne gerekli oksijen, glikoz ve diğer besin maddelerinin sağlanması için önemlidir. Vücuttaki diğer birçok organ, örneğin kaslar, oksijen olamadan birkaç dakika yaşayabilir ancak beyin, en ufak bir oksijen yetersizliğinde hasar görür.
İyi olan şu ki, beyin kendine ait özel bir dolaşım sistemiyle donatılmıştır.
Uçaklarda yedek motorların yer alması gibi, beynin kan akışını devam ettiren 4 ana atardamar mevcuttur. Boynun iki yanında bulunan şahdamarlar yani karotis atardamarlar, kan akımının çoğunu beynin ön ve üst kısmına taşır. Arkada omurga atardamarları ise, omurga boyunca tırmanarak, şahdamarların taşıdığı kanla birleşir ve Willis çemberinin oluşmasını sağlar. Bu çemberin kritik önemi şuradan kaynaklanmaktadır: Vücuttaki dört ayrı damarın birleştiği tek yerdir ve ana damarlardan biri tıkansa bile, ihtiyacı olan bölgelere kan akışının devam etmesini sağlar.
Referanslar
- A Randomized Trial of Intensive versus Standard Blood-Pressure Control.
- SPRINT Research Group, Wright JT Jr, Williamson JD, Whelton PK, Snyder JK, Sink KM, Rocco MV, Reboussin DM, Rahman M, Oparil S, Lewis CE, Kimmel PL, Johnson KC, Goff DC Jr, Fine LJ, Cutler JA, Cushman WC, Cheung AK, Ambrosius WT. N Engl J Med. 2015 Nov 26;373(22):2103-16.