Sindirim Sistemi: İkinci Beynimiz

Sindirim Sistemi: İkinci Beynimiz

Bağırsaklarımız vücudumuzun kazan dairesi yakıt deposudur. Beyin ve GUT arasında kan ile taşınan iletişim sinyalleri var.

Sindirim Sistemi nedir?

Ağızdan anüse kadar olan kısım aslında vücudumuzun dışıdır. Ağız yolu ile vücuda giren her şey bağırsaktan emilmedikçe vücuda dâhil olmaz. Bir parça kâğıt yeseniz o vücuda girecek diye bir kural yoktur. Ağız yolu ile girenler dış hatlardaki havalimanı yolcusu gibidir. Ülkeye giriş yapılmak istenince yolculara pasaport kontrolü uygulanır. Vücudumuza girmek isteyenlerin pasaport kontrol noktası da bağırsak mukoza hattındadır. Bağırsak epitelyum hattını geçip kana karışanlar vücut içine girmiş sayılır. Nasıl pasaport kontrolü yapılıyorsa vücuda girişte de antijen yabancı madde kontrolü yapılır. Bağışıklık hücreleri yabancı olan her şeyi proteinleri, mikropları taşıdığı antijenlerden tanır. Bağırsaklarda pasaport yani antijenlerinizi göstermek zorundasınız. Polisler bağırsakta bolca olmalı ve polislerin önünde de bir bilgisayar ağı olmalı. Yani kimin dost kimin düşman olduğunu ayırt etme gücü ve ona cevap verme gücü bağırsaklarda ön plandadır.

Sindirim Sistemi: Bağırsaklar

Bağırsaklar en büyük serotonin deposudur. Serotonin %95’i burada depolanır ama bu serotonin beyne geçemeyen serotonindir. Sindirim sisteminde besinleri hareket ettiren bağırsak kasılmaları, uyku iştah, ağrı, ruhsal durum serotonin görevleridir.

GİS yaklaşık 10 metre uzunlukta bir boru. Bağışıklık sistemi bağırsak yüzeyinde villus dediğimiz kısım altında yerleşir. Yaklaşık bir top sahası kadar bir yüzeye sahiptir. 15×6 m bir dikdörtgen zar var. Bu zarın bir tarafı vücut dışı diğer tarafı vücut içi. Bu alandan sürekli olarak yüzlerce bakteri virüs parazit gıda antijenleri temas halindedir. Bağırsağın tek bir günde bile karşılaştığı yabancı madde mikrop ve antijen miktarı bağışıklık sisteminin diğer bölümünün yıllar boyu karşılaşacağından daha fazladır. Günlük antikor üretiminin çoğu bağırsaklardan hemen mukoza altında lenfatiklerden yapılır. Beyaz kan hücrelerinin %70-80’i bağırsaktadır. Bu hücreler özel yapıları ile bağırsak mikrobiyata yani florasında değişiklikleri takip ederler. GALT-Gut associated lenfoid doku- hemen mukoza altında yerleşik olan bağırsak beyin karaciğere kadar tüm bağışıklık ağları ile ilişkide olan yapıdır. Yabancı madde girdiğinde GALT ordusu savaş borusu çalar.

Bağırsak mukoza altında sadece tek kat epitelyum var. Oysa deri 6 kat kornea 5 kat zar tabakası ile kaplı. Dış dünyadan girmek o kadar kolay değil. Peki, bu kadar sınır muhafızlığı yapan bağırsakta neden tek kat. Yani sadece tek bir hücre katmanından oluşan sınır bizi dış dünyadaki tüm sayısız zararlı mikrop ve antijenlerden koruyor. Bağırsak yabancı maddelerin girmesini engelliyor ama diğer taraftan besinlerin kolayca emilmesini de sağlıyor. Düşünün 6 kat olsaydı besin emilimi nasıl olacaktı. Ama arada sıkı bağlantılar var tabii. Eğer bağırsak bariyeri sağlam ve flora dengeli ise sorun yok ama bu bariyer bozuksa savaş vardır. GALT ordusu ve bağırsak floranız birbirini kontrol eder. Bağırsaklarda enterik sinir sistemi 50-100 milyon sinir hücresi içerir.

İnsanda sindirim sisteminde ve solunum sisteminde sürekli IgA denen globulin salgılanır. Bu IgA mukozanın antiseptik teflon kaplaması gibidir. IgA bağırsak zarına yapışıp tutunmak isteyen mikrop ve antijeni daha epitele yapışıp bağışıklık sistemini uyarmadan durduruyor. Yani savaş ekibi dediğimiz immun hücreler, inflamasyon sistemleri, sitokinler, kompleman uyarılmadan beyne sinyal gitmeden olay durduruluyor. Dev enterik sinir sistemi olan bağırsaklarda GALT hücreleri karaciğer Kupfer hücrelerini alarme eder. Dolaşımda beyaz kan hücreleri artar. Eğer bağışıklık uyarılma olursa uyarı sitokinler uyarılarak beyne gider beyinde mikroglialar bağışıklık cevabında görevli askerlerdir. Her bir sinir hücresinin 10 mikrogliası ya da askeri vardır. Mikroglialar beynin askerleridir ama sürekli uyarılmaları kendi hücrelerini temizlemeye başlarlar. Bu bağırsaktan gelen sürekli uyaranlarla mikrogliaların bir süre sonra nöronları öldürmesi sonucu kötü olacaktır. GUT nöron sayısı omurilikten fazladır.

Bu hasara bağırsak maruz kalınca besin emilimi bozulacak bağırsak geçirgenliği yani yabancı madde girişi artacaktır. Bu da inflamasyon, alerjik ve otoimmun hastalıklara neden olacaktır.

Peki, nasıl oluyor da bir yiyeceğin Ag vücuda yabancı görünmüyor. Söz konusu bu antijenler daha önce yiyeceklerle annenin vücuduna girmiş annenin GALT ve mikrobiyatası ile işlenmiştir. Ve bunlar annenin gebelik sonrası sütünden bebek bağırsağına geçer. Ve GALT ve mikrobiyata ile tanışırlar. Buna oral tolerans diyoruz. İşte bu durum sekteye uğrar ya da çocuk emzirilmezse sonuçta astım alerji gıda duyarlılığı artmış bağırsak geçirgenliği ile sonlanır.

Probiyotik: vücuda yararlı mikroorganizma

Prebiyotik: Probiyotiklerin aktivitesini destekleyen yiyecekler

Bebek mamalarına prebiyotik eklendiğinde alerji tablolarının belirgin azaldığı inek sütüne karşı antikorların oluştuğu görüldü.

Kötü yiyecek, stres, enfeksiyon, yetersiz mide asidi, toksinler artan bağırsak geçirgenliğine neden olur. Bu da gıda alerjisi, malnutrisyon, mikrobiata dengesizliği, toksin yüküne neden olarak sistemik hastalıkları tetikler.

Tahıllardan yulaf farklıdır. Buğday arpa ve çavdardan farklıdır. İçerdiği ovenin grubu protein gluten grubunda ama toksisiteye sahip değil. Protein oranı ve kalitesi çok üstün. İyi bir prebiyotiktir. Açığa çıkardığı bütirat bağırsağın en iyi enerji kaynağıdır.

Bağırsakta 700 üzerinde tür, 100 trilyondan fazla bakteri var. 1-2 kg ağırlığında bu bakteriler. İnsanda toplam gen sayısı 30 bin iken milyonlarca bakteri geni ile iletişim halindeyiz. Mikrobiyata çeşitliliğimiz azalıyor bunun sebebi sık antibiyotik kullanımı, aşırı steril ortamda yaşama, modern beslenme (bitkisel liflerden fakir), stres. Stres kızgınlık öfke dost bakteri laktobasiller bifidobakteri ve IgA sayısını azaltıyor. Mikrobiyata B ve K vitamini sentezler. Prebiyotik gıdalarda (yulaf, soğan, yer elması) lifleri besin olarak kullanır. Bağırsak kanserini engeller. IgA salgısını artırır bağışıklığı artırır.

Olgu Örneği: 42 yaşında tekrarlayan boğaz enfeksiyonları oluyor. Giderek artan halsizlik aralıklı ishal atakları ve yemek sonrası şişkinlik oluyor. Enfeksiyon nedeniyle birkaç kez antibiyotik almış, ailede SLE öyküsü var. Mutlaka işe bağırsaklardan başla. Laktobasillusu yok, klebsiella üremiş. Pankreas elastaz düşük bulunmuş. Antibiyotik yanlış kullanımı DM, bağırsak hastalığı, alerji astım yapıyor. Hele ki 5 yaş altındaki çocuklara antibiyotik verirken çok titiz davranmalıyız.

Mide asidi ve enzimler proteini bağırsağa gelmeden parçalarlar. Ve antijenik özelliklerini yok ederler. Güçlü bir asit olan sirkenin ph’ı 3.5, sağlıklı bir insanda mide ph’ı 1-2, vücut ph’mız 7 civarında. Ph 1-2 olan midemize son yıllarda savaş açıldı. PPI kullanan hasta sayısı o kadar fazla ki. Oysa mide asidi başta Ca, Fe, çinko, Mg, B12 emiliminde gerekli her gün yiyeceklerle aldığımız milyonlarca bakteriye karşı ilk bariyer mide asididir. Bu bakteriler asit az ise disbiyoz ya da SİBO’ya neden olur. İB ve jejunumda bu bakteriler safra tuzlarını çalışamaz hale getirip yağ ve yağda eriyen besinler safra tuzu olmadan çalışmaz. Peki, bu kadar güçlü mide asidi bizi neden rahatsız etmiyor çünkü bu asitten mide mukozasını koruyan mukus salgılayan bir tabaka var. Mide ülseri olan insanların bir kısmında mide asidi fazla değil aksine az. Hatta H. Pylori pozitif olanlarda bu belirgin. Siz mide asidini azalttığınızda düodenum ve jejunuma gelen öğütülmüş besinler asidik gelmeyecektir. Bu da safra tuzları işlevini önler yağlar emilmesi güçleşir. Asidik ortamını kaybeden ince bağırsakta bakteriler üremeye başlar ve şişkinlik, hazımsızlık başlar.

Siz eğer zengin mutfağımızda brokoli, lahana, pırasa, soğan sarımsak bamya yerseniz prebiyotik görevi görürler ve probiyotikleri çoğaltmış olursunuz.

Bağırsak mikrobiyatası depresyonla ilişkilendirildi. Serotonin %95’i bağırsaktadır. Serotonin yediklerimizden, mikropların salgıladıkları kimyasallardan ve beyin sinyallerinden etkilenir. Sinirlenince yüz kaslarımız gibi midemiz kasılır asit üretir. Kortizol mide içeriğini tersine çalıştıran peristaltizm tersi kasılmalar yapar, bağırsak aşırı kasılır kramp tarzı ağrılar olur.

Randevu Alın

    Formu doldurun, sizi arayalım

    Bu yazıyı paylaş

    Randevu Al Hemen Ara
    WhatsApp'tan bize yazın
    BENZER YAZILAR