Son yıllarda, bilim insanları Alzheimer hastalığını Tip-3 Diyabet olarak adlandırmaya başladı. Çünkü Alzheimer hastalığı ile kan şekeri yüksekliği arasında bir ilişki olabileceği gösterildi.
Alzheimer Hastalığı neden Tip-3 Diyabet olarak adlandırılıyor?
Bir çalışmada, 5 bin kişi 10 yılı aşkın bir süre takip edildi ve yüksek kan şekeri olanların, bilişsel fonksiyonlarda daha hızlı kayıp yaşadığı görüldü. Bu kişiler diyabet hastalığı varlığına bakılmadan değerlendirildi, yani diyabet gelişimi olsun olmasın; kan şekeri ne kadar yükselirse, zihinsel işlev kaybı da o kadar fazla oluyordu.
Bir diğer çalışmada ise, diyabeti olan ve insülin tedavisi alan kişilerde Alzheimer hastalığı gelişme riskinin daha fazla olduğu bildirildi. Hem kan şekeri yüksekliğinin hem de kan şekerini düşürmek için kullanılan insülin takviyelerinin Alzheimer riskini artırdığı görülüyor. Peki, bu zıt mekanizmaların her ikisi de nasıl Alzheimer sonucunu doğurabiliyor?
Kan İnsülin düzeylerini kontrol eden ve beyindeki plakları yıkan enzim
İnsülinin vücutta kontrollü olarak üretilmesini sağlayan bir enzim var. İnsülin fazla ise, bu insülin azaltıcı enzim üretilir. Bu enzim hem vücuttaki fazla insülini hem de beyinde bulunan amiloid proteinleri dediğimiz demanstan sorumlu proteinleri parçalar ve demans oluşumunu engeller. Yeterince insülin üretemeyen kişilerde insülin azaltıcı enzimler de üretilemez ve beyindeki amiloid proteinler parçalanamaz. Parçalanmayan proteinler çoğaldığında beyinde kümeleşerek plak oluştururlar. Bu plak oluşumları sinir hücreleri arasındaki iletişimi zayıflatır ve Alzheimer, bunama gibi nörodejeneratif hastalıklara yol açar.
Pankreasta vücuttaki insülin ihtiyacını belirleyen ve salgılanmayı harekete geçiren beta hücreleri vardır. Diyabet hastalığında bağışıklık sistemi bilinmeyen bir nedenle bu beta hücrelerini yabancı madde gibi algılar ve onlara saldırmaya başlar, beta hücreleri işlevlerini yitirir. Beta hücre yokluğunda vücutta hiç insülin üretilmez. Dolayısıyla, insülin üretilmeyen vücutta insülin azaltıcı enzim de üretilmez ve bunun bir sonucu olarak da Alzheimer gelişimine yol açan beta amiloid plaklarının parçalanması gerçekleşmez.
Diğer yandan vücuda fazla karbonhidrat alındığında ve kilo artışı olduğunda insülin artık bu fazla karbonhidrat miktarına yetmez hale gelir. İnsülin yetersiz kaldığında, kandaki şeker hücrelere taşınamaz ve kanda şeker miktarı arttığı gibi hücreler de yakıt olarak yağları kullanmaya başlar. Diyabet, kan damarlarının zayıflamasına ve buna bağlı olarak beyinde felç riskinin ve bunamanın oluşmasına neden olur. Yüksek miktarda şeker alımı, vücutta insülin direncine yol açarak sinir hücreleri de dâhil bütün hücrelere enerji yakıtının yeterince ulaşamamasına ve zamanla da ölmelerine sebep olur. Bu durum da demans riskini artırır.
Şeker metabolizmasını olumsuz etkileyen bazı durumlar zihinsel işlevleri de olumsuz etkilemektedir.
Uyku Apnesi: Uyku apnesi olan kişiler, gecede sık sık uykudan uyanır ve bu durum, uykunun vücuda sayısız faydalarını engellemekle beraber, beyne yeterince oksijen gitmesini de engeller. Uyku apnesi, insülin hassasiyetini azaltır ve diyabet gibi metabolik hastalıklar için riski artırır. Böylece, şeker metabolizmasına çeşitli yollarla müdahale ederek Alzheimer gelişimini hızlandırır.
Fiziksel Aktivite: Düzenli hareket etmek, şeker toleransı için iyidir, sedanter yaşam tarzı ise hem diyabet hem de Alzheimer için riski artırır.
Depresyon: İnsülin metabolizmasında meydana gelen problemler, depresyonu tetikleyebilir. Bu yüzden, depresyon varlığında insülin metabolizmasında bir bozukluk olup olmadığı araştırılmalıdır.
Obezite: Obezite ve diyabet genellikle birbirini besleyen ve birlikte hareket eden iki yaygın hastalıktır. Her iki hastalığın oluşumunda da karbonhidrat metabolizması bozukluğu rol oynar.
Sigara: Sigara kullanımı, insülin hassasiyetini bozar. Sigara ne kadar uzun süre içilirse içilsin, bırakıldığı anda insülin hassasiyetini tamir etmek çok daha kolaydır.
Yediklerimizle Alzheimer’i önleyebilir miyiz?
Alzheimer hastalığı, ilerleyici ve yaşa bağlı bir beyin hastalığıdır ve unutkanlık, zihin bulanıklığı, ruh halinde ve davranışlarda bozukluklar gibi çeşitli belirtilerle ortaya çıkar. Alzheimer hastalığının oluşumunda sadece genetik faktörler değil, beslenme alışkanlıkları da etkilidir. Beyindeki plak oluşumları yavaş bir süreç sonunda Alzheimer belirtilerini vermeye başlar, ancak Alzheimer tanısı alındıktan sonra geriye dönüş çok geç olabilir. Bu yüzden, daha hasar başlamadan önlem almak gerekir.
Kan şekeri sadece basit şeker tüketimiyle artmaz. Çoğu besin özellikle de karbonhidratlar hücrelerde kullanılmak üzere parçalandıklarında şeker açığa çıkar. Modern hayatın getirdiği beslenme şekli, yüksek glisemik yüklü besinleri tüketmemize sebep olmaktadır. Yüksek glisemik yüklü besinler de çok çabuk bir şekilde glikoza parçalanır ve kanda şekerin aniden artmasına yol açar. Bu tarz bir beslenme şeklini değiştirmek, diyabetli hastalara doğrudan katkılar sağlar. Akdeniz Diyeti, bu açıdan hem kalbi hem beyni hem de genel olarak tüm sağlığı pozitif yönde etkileyen bir etkiye sahiptir.
Akdeniz Diyeti şu gıdaları içerir:
Bitkisel kökenli besinler, bol miktarda taze meyve ve sebzeler
Yüksek kalitede organik et, kırmızı etten daha çok tavuk, hindi gibi beyaz et tüketimi
İyi bir beyin sağlığı için balık. Ancak büyük balık tüketiminde dikkatli olmak gerekir, cıva ve diğer atık maddeleri içeriyor olabilirler. Küçük balıklar, büyüklere göre nispeten daha az atık madde içerir.
Yüksek lif içeren besinler
Daha düşük glisemik yüklü besinler (düşük lifli makarna ve pirinç nispeten tercih edilebilir.
Referanslar
- Kandimalla R, Thirumala V, Reddy PH. Is Alzheimer’s disease a Type 3 Diabetes? A critical appraisal.Biochim Biophys Acta. 2017 May;1863(5):1078-1089.
- Leszek J, Trypka E, Tarasov VV, Ashraf GM, Aliev G. Type 3 Diabetes Mellitus: A Novel Implication of Alzheimers Disease. Curr Top Med Chem. 2017;17(12):1331-1335.